Ülkemiz “sedan-sever” pazarlardan biri. Bir otomobil firması yeni bir sedan çıkaracağında ülkemizi otomobilin satışlarının iyi olacağı “kıyak” pazarlardan biri olarak görür. Hele birde kahramanımız B veya C segmenti ve küçük hacim dizel motor seçeneği de sunuyorsa best-seller kısmına oynaması zor bir ihtimal değil. Burada insanlarımızı tabiki de yargılamıyorum ve yargılayamam. Sonuçta bu otomobillerin müşteri profilinin büyük bir kısmı “aile babası” olduğu için haklı olarak bu arka diz mesafesi geniş ve bagajı “yayla” gibi otomobilleri tercih ediyorlar. Fakat bu duruma birebir uyan ve insanlarımız tarafından çoğunlukla göz ardı edilen bir gövde tipi daha var. Station wagonlar…
Stationlar hiçbir zaman hakettiği ilgiyi ülkemizde göremeyen otomobiller. Yıllarca ülkemizde “cenaze arabası” gibi saçma benzetmelerle insanların pek yanaşmadığı stationlar, Avrupa ve Amerika’da ailelerin vazgeçilmez tercihlerinin başında geliyorlar. Ülkemizde stationlar, çoğu zaman sedandan uygun fiyata satılsalar bile tercih edilmiyorlar. Birçok marka başka ülkelerde oldukça iyi satan station modelleri ülkemize ithal etmiyor bile. Yeni ikinci nesil 308 SW, Golf Variant gibi otomobilleri bu duruma örnek olarak verebilirim. Ülkemizde hala station denince ilk akla gelen ve yıllarca kullanılan Toros ve Kartal’dan sonra düzgün bir station pazarı oluşmadı desem abartmış olmam.
Eskiden kaba ve kutu gibi gözüken stationlar, günümüzde oldukça şık tasarımlara kavuştular. Volvo gibi yıllarca köşeli ve sert hatlı stationlar üreten bir firma bile V60 gibi daha kibar tasarımlı stationlar yapmaya başladı.
Stationların bir diğer sevdiğim yanı da; premium “ahalisi” BMW, Mercedes ve Audi’nin süperspor performansında seksi stationlar üretmesi. Örneğin RS6 Avan, yayla genişliğinde bir bagajla neredeyse Ferrari performans değerlerini tek bir potada eriten muazzam bir otomobil. RS6 Avant, C63-E63 AMG Estate, E61 M5 Touring… Bunlar beni benden alan ve sahip olmayı sedan versiyonlarından daha çok istediğim otomobiller….